TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ Ayrıca, spor faaliyetleri, yıllardır, insanların eğitimleri yanında, uluslar tarafından çok etkili bir tanıtım ve propaganda aracı olarak da kullanılmaktadır. Burada amaç,
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
Ayrıca, spor faaliyetleri, yıllardır, insanların eğitimleri yanında, uluslar tarafından çok etkili bir tanıtım ve propaganda aracı olarak da kullanılmaktadır. Burada amaç, ulusun ve ülkenin kendini ve kültürünü spor vasıtasıyla diğer ülkelere tanıtmasıdır. Bu nedenle, sporda birinci hedef, her yaştaki Türk vatandaşının beden ve ruh sağlığı ile, yeteneklerini geliştirmek için onlara spor yaptırmak; ikinci hedef ise, uluslararası spor müsabakalarında dünya devletleri arasında ön sıralarda yer almaktır. Ben, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bu konudaki bütün faaliyetlerine katılıyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğü, özellikle 57 nci dönem itibariyle ve başında bulunan Sayın Bakanın çok özel gayretleriyle, bugüne kadar ihmal edilmiş bütün vakıf değerlerimizin ihyası için çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Ben, burada, Sayın Bakana ve onun şahsında bütün Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışanlarına teşekkürü bir borç biliyorum.
- Değerli üyeler, yüksek yargı organları bütçesi üzerinde, bu kürsüden, altı ay kadar önce, 26 Haziran 1999 tarihinde de konuşma yapmıştım.
- Bugün birtakım idarî tasarrufların, idarî yargı denetiminin, hatta uluslararası hukukun, yani Avrupa Konseyi denetiminin dışında tutulması, başlıbaşına bir düne takılıp kalma ve devletin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin kanun olduğunun unutulması olayıdır.
Ülkemizin de taraf olduğu Barcelona Sözleşmesinin uygulama çalışmaları, 1975 yılından bu yana Akdeniz Eylem Planı kapsamında yürütülmektedir. Bu çerçevede, Fransa’da Mavi Plan Bölgesel Faaliyet Merkezi bünyesinde, Avrupa Birliği Life Programının desteğiyle, tüm Akdeniz Bölgesine yönelik faaliyetlerde bulunan Akdeniz Çevre ve Kalkınma Gözlemevi kurulmuştur. Bu projeler, ülkemizin çevre ve kalkınma stratejisini bütüncül bir yapıya kavuşturmak ve tüm ülkelerin mutabakatıyla Türkiye’nin 21 inci Yüzyıl çevre kalkınma gündemini belirlemeyi hedeflemektedir. 4301 sayılı İşyurtları Kurumu Kanunu, adalet teşkilatına, lojistik, maddî destek için parasal imkân sağlamış; ancak, yüksek yargının ihtiyacı, bu yasada eksik bırakılmıştır. Adı geçen kanunun, yargının üst mercii olan Yargıtayı da içine alacak şekilde teşmil edilmesi temenni edilmektedir. Ondan sonra, yine, bugünlerde tekrar 3 TIR yolda, gidiyor Gürcistan’a mültecilere yardım için. AGİT zirvesinde Türkiye öne çıktı Çeçenistan konusunda; bütün dünyanın şimdi kullandığı o metin, bizim katkımızla… Çeçenistan konusunda ilk yardımı Türkiye götürmüştür Çeçen Halkına. Bir uçakla, nakliye uçağıyla, yanılmıyorsam, Kuzey Osetya’ya götürdük.
Belki, bu düzende, bizlere de düşen çok önemli görevler bulunmaktadır. Fakat, vazgeçemeyeceğimiz tablo, o millî yarışmalardaki başarılardır, altın madalyalardır, o günün tablolarıdır. Dileğim -ki, dilek yetmez- Anayasanın 59 uncu maddesindeki , « her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirmek, tedbir almak, sporu tüm kitlelere yaymak, başarılı sporcuları korumak » şeklindeki devlet görevinin ısrarlı takipçisi olacağımızı ifade ediyorum. Devletin atardamarının bütçe olduğu, kan gitmeyen organlarının gelişmediği gözlemlerimizle de sabit olmuştur. Yine, gözlemlerimizle sabit olan şudur ki, bütçe, bir ümittir, bir dengedir, bir plandır, bir ufuktur; ancak, dengelerin kurulabilmesi, ciddî bir altyapıyı gerektirir, ciddî bir planlama gerektirir. Türkiye’nin önceliklerinin tespitindeki başarısı ile hükümetlerin başarısı aynı doğrultudadır. Bu bakımdan, bütçenin sunumu kadar, bütçedeki unsurlara karşı yapılan tenkitler çok büyük önem kazanmalı, iktidar muhalefet ayırımı yapılmadan, millete verilen hizmet sözü her zaman korunmalıdır. Bu cümleden olarak, muhalefetin görüşlerine önem verildiğini, uyarılarının dikkate alındığını söylemek zordur. Hal böyle iken, biz, yine de Doğru Yol Partisi olarak, doğruları her zaman ifade edeceğimizi, verdiğimiz sözler adına bir vefa borcu olarak, dahası bir milletvekili gerekliliği olarak gördüğümüzü ifade ediyorum.
Büyük şehirlerde, aralarında 2 ilâ 5’er kilometrelik yeşil alanlar planlanarak bol oksijenli, ulaşımı kolay yeni yerleşim alanları oluşturulmuş olsaydı, çevre kirliliği, hava kirliliği, trafik sıkışıklığı olmazdı. Bu bölgelerde neden nüfus artmıştır, neden buralarda sanayi gelişmiştir; çünkü, karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu buralara daha yakındır. Ulaşım maliyetleri tercih sebebi olduğu gibi, teşvik tedbirleri de sanayi kentlerinin oluşmasında etkili olmuştur. Sanayiin burada toplanması, dolayısıyla nüfus artışı, çevrenin hoyratça harcanmasına neden olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan sanayi tesisleri, Alpullu, Kayseri, Uşak, Bünyan, Ankara, Eskişehir, Bursa, Bakırköy, Konya-Ereğli, İzmit, Keçiborlu, Nazilli, Gemlik, Paşabahçe, Zonguldak, Malatya, Tekirdağ ve Sıvas gibi Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerine planlı bir şekilde dağıtılmıştır. Bu planlamadan, nüfus yoğunluğunun dengeli dağılımı ve yöresel kalkınma amaçlanmıştır. Daha sonraları ise, taşı toprağı altın olan kentlerimize yapılan sanayi yatırımları ve teşvik uygulamalarıyla nüfus yoğunluğunda dengesizlik yaratılmıştır. Buna örnek olarak İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir gösterilebilir.
BAŞKAN – Tasarının 1 inci maddesinin oylanmasından önce, bir yoklama talebi vardır; talep sahiplerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım, sonra da oylamaya geçeceğiz efendim. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sondan başlayarak, sorulara cevap vereyim. Eskiden makable şümul dediğimiz şey, geçmişte olan bir şeye hukukiyet kazandırır; oysaki, burada, yeniden bir bedel alınması söz konusu olacaktır. Geçmişe şamil değildir; bundan sonra kurulacak üniversiteler de, bu kanundan yararlanacaktır. Değerli arkadaşlarım, öncelikle, bir konunun net olarak bilinmesini arzu ediyorum. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmenin gerekliliğine yürekten inanıyorum, hepimizin inandığına da inanıyorum, ilim Çin’de bile olsa mutlaka istifade edilmesi gerektiğine de inanıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki bütün arkadaşlarımızın da, bu inancı yürekten taşıdıklarını zannediyorum. Dolayısıyla, hiç kimse, şu kanun tasarısı üzerinde, bizim, değerlendirme yaparken yaptığımız konuşmaları, üniversite açılmasına ve ilim yuvalarının açılmasına karşıymış gibi gösteremez, göstermemelidir.
Sizlerin de yakından bildiği üzere, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri tamamlanmış, bütçenin tümü üzerinde hükümet ve siyasî partiler görüşlerini bildirmişlerdir. Edinilen bilgi odur ki, siyasî partiler Türkiye’nin geleceğine ilişkin olarak ana konulardaki hassasiyetlerini ortaya koymuşlardır. 6-7 aylık Parlamento tecrübesi olan 21 inci Dönem Parlamentosu, ikinci defa bütçe görüşmeleri yapmaktadır. Bu kısa zaman diliminde dahi, toplumumuz için, kurumlarımız için, hatta milletvekillerimiz için bütçenin ne kadar önemli olduğu anlaşılmış bulunmaktadır. Hal böyleyken, Bakanlar Kurulu kararıyla Pertrol Ofisi Habur akaryakıt dolum tesisi inşa edilmiştir; ancak, özelleştirme nedeniyle, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına devredilmiştir. 1999 Mart ayında Başbakanlık oluruyla, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının yan kuruluşu olan TPIC Habur akaryakıt tesisi işletmesi uygun görülmüştür. Günde yaklaşık aracın giriş yaptığı Habur’dan, giriş sayısı 150 kamyona düşmüştür ve gelen mazot, TPIC’nin depolarına boşaltılarak, vatandaşın cebine girmesi gereken para, bu ayrıcalıklı firmalara pompalanmıştır. Bölgede faaliyete geçen ve bölge halkını ekonomik yönden çökerten TPIC’nin, 5 şirket aracılığıyla alım satım yapması hukuk yönünden uygun değildir. Mazbut vakıfların mal varlığının envanterinin henüz tamamlanamamış olması da bir başka sorun olarak karşımızdadır ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin görüşülmesinde üzerinde durulması gereken diğer bir önemli konudur. Biz, Demokratik Sol Parti olarak, kuruma yeni kadroların verilmesini, müfettiş sayısının artırılmasıyla bu vakıfların etkin bir şekilde denetlenmesini talep ediyoruz ve tüm yeni vakıfları layıkıyla denetleyecek, gerçek anlamda vakıf tanımlarına uygun hizmet verecek bir yapıya kavuşturulacağına yürekten inanıyoruz.
Katma bütçeli Vakıflar Genel Müdürlüğünün en önemli gelir bölümü, akar nitelikli vakıf işyeri, arsa ve arazilerinden oluşmaktadır. Vakıf gelirlerinin enflasyona yenik düşmemesi, vakıfların bütçesine yeterli katkıda bulunabilmesi için, günümüz şartlarına göre acilen düzenlemeler yapılarak, kiraya verilecek taşınmaz mallar için genel şartname ve ihale tutanağı hazırlanmış ve uygulamaya konmuştur. Böylece de, arsa ve araziler Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde musakkaf denilen çatılı yapılardan kiraya verilmesi sağlandığı gibi, tüm bu taşınmazlardan sağlanan gelirlerle vakıfların, vakfiyelerine uygun kullanılıp, belli bir düzen altına alınmaları sağlanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bugün, başta üniversite gençliğimiz olmak üzere, insanlarımız arasında, huzursuzluk kaynağı olacak hiçbir problem ve çatışma yoktur. Halkımızın farklı inanca ve düşünceye sahip olanları bile birbirlerine hoşgörüyle bakmaktadır. Burada asıl problem, yönetime hâkim olan dayatmacı, yasakçı, baskıcı zihniyetin kendisidir.
Ben orada müzakere edebiliyor olsam, böyle bir metni, böyle bir çalışmayı belki daha da iyileştirmek mümkün olabilir; fakat, biz işin içinde yokuz, dışarıdan vaziyet etmeye çalışıyoruz. Nihayet, bizim bu ciddî tutumumuz sonucunda -bunlar hep saat 16.00’dan önce oluyor; yani, bizim Dışişleri Bakanlığından yaptığımız müzakerelerle oluyor- bir başka metin geldi. Burada bizim karşı çıktığımız; hele, benim « böyle bir şey olursa, bu eksikler içindeyse, elbette hükümetimiz karar verecek; fakat, ben, hükümetimize bu metnin onaylanmasını önermeyeceğim » dediğim şekil bir hayli düzelmiş, bir hayli değişmiş olarak önümüze geldi. Orada, ben, yine « tamam, eksik olmayın, sağ olun, tamam bu iş bitti » demedim; çünkü, bazen… Hatta, biraz da eleştirildik galiba kamuoyunda, işte « niye bu kadar ısrarcı oldu Türkiye tarafı » diye. Bu konularda öyle olmak lazım; yani, bu konularda, dış konularda öyle yumuşak olmak « aman ne güzel, Allah razı olsun » demek; böyle bir şey yok, bunu kimse yapmıyor, elbette biz de yapmıyoruz. Ben, bu metni de beğenmediğimi, düzeltmelere rağmen, açıklamaya muhtaç hususların bulunduğunu ve rahatsız olduğumu kendilerine belirttim ve o arada önce Fransa Dışişleri Bakanı, Almanya Dışişleri Bakanı, Hollanda Dışişleri Bakanı, telefon ediyorlar ve telefonda, ben, aynı olumsuz yaklaşımı…